yok bu efkar değil onu tanırım
keskin bir bıçak yüzünde yürümek gibidir
sana telefon etmek sanki zulüm
ya sesini duyamazsam korkusu
ilk hecemde tanırsın beni bu nasıl
yok bu efkar değil onu tanırım
apansız durur kapımda hüzün
hangi anımız ortak ki seninle
biri göz kırpsa seni düşünürüm
hava ayaza keser ben camın önündeyim
ne sen gelirsin ne ben beklerim
yok bu efkar değil onu tanırım
uzakta bir yabancıylasın hem de resmen
ve bir resmin bile yok bakayım mum aydınlığında
zaten böyle sarhoş kafaya hangi kafiye uyar
bir zamandır hep uzaklara gider
ardıma bakarım yolum önüme bakarım sen
tablada izmaritler birikir içimde büyük boşluğun
çalar kapımı ağustos böcekleri
aylardan böylesi ekim bu ne iş
sesin düşer kulağıma bir gece vakti
ağlasam ağlayamam içsem içerim
kopup gelir desem gökyüzünden bir efkar
yok bu efkar değil onu tanırım
9 Ekim 1998
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
uykusuzluk üzre yazılmıştır 1
gözümden akan uyku nereye kaçtın madem kaçacaktın ben neden yattım sen kaçıp gidince ben bana kaldım gökte yıldızları sayar dururum kapadın ...
-
Çok sıradan, binlerce çeşidi bulunan ama vazgeçilmez bir sofra nesnesidir tuzluk. Her ne kadar tuzu elle "çimdikleyip" parmaklarla...
-
Devletşah isimli bir bloga dadandım, aman diyeyim düşmanların başına. Hani siz de bakmayın diye veriyorum adresini. Sabahtan akşama yemek mu...
-
Yurtiçi Kargo'nun beceriksizliğine rağmen Calibro'ya bugün kavuştum. 6 saatlik kullanımdan sonra biraz fikir sahibi oldum. Elektroni...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder