25 Mart 2012 Pazar

yok bu efkar değil onu tanırım

yok bu efkar değil onu tanırım
keskin bir bıçak yüzünde yürümek gibidir
sana telefon etmek sanki zulüm
ya sesini duyamazsam korkusu
ilk hecemde tanırsın beni bu nasıl
yok bu efkar değil onu tanırım

apansız durur kapımda hüzün
hangi anımız ortak ki seninle
biri göz kırpsa seni düşünürüm
hava ayaza keser ben camın önündeyim
ne sen gelirsin ne ben beklerim
yok bu efkar değil onu tanırım

uzakta bir yabancıylasın hem de resmen
ve bir resmin bile yok bakayım mum aydınlığında
zaten böyle sarhoş kafaya hangi kafiye uyar
bir zamandır hep uzaklara gider
ardıma bakarım yolum önüme bakarım sen
tablada izmaritler birikir içimde büyük boşluğun

çalar kapımı ağustos böcekleri
aylardan böylesi ekim bu ne iş
sesin düşer kulağıma bir gece vakti
ağlasam ağlayamam içsem içerim
kopup gelir desem gökyüzünden bir efkar
yok bu efkar değil onu tanırım

9 Ekim 1998

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

uykusuzluk üzre yazılmıştır 1

gözümden akan uyku nereye kaçtın madem kaçacaktın ben neden yattım sen kaçıp gidince ben bana kaldım gökte yıldızları sayar dururum kapadın ...