Bir insan eriyebilseydi eğer, ben bu gece erirdim. Senin o beni hiç görmeyişini, kameralara poz verişini, dans figürleri yapışını görür, erirdim. Hem de öyle mum gibi kaba ve kalın değil, o bilmem kaç yıllık barın birbirine kaynamış tahtaları arasından sızıp, o bilmem kaç yıllık binanın taa temellerine sızacak kadar ince ve çaresiz erirdim.
Öyle ki, kim bilir, belki yıllar sonra; sıcaklığın mevsim normallerinin hayli uzerinde seyrettiği bir yaz gunü, bir sebeple o binayı yıkacak olan adamlar temelin derinliklerinde, erimiş halimle aldığım şekli bulurlardı. Hiç bir şey anlamadan şekilsizliğime bakıp, sonra da kaldırıp bir köşeye atarlardı.
Ama can, ama yıkıcılar eve gittikten sonra, o bütün yaz sıcağına rağmen birden hava bulutlanır ve bir kaç damla yağmur düşerdi. Ve gülüşü ömrümü silbaştan yapan kadın, benden kalanın üzerine düşen o yağmur öyle bir kokardı, öyle bir kokardı ki… O kokuyu içine çeken her erkekle her kadın, birbirine öyle bir aşık olurdu ki… O tarihe kadar yazılmış bütün aşk romanları unutulur, artık herkes sadece bizimkini hatırlardı.
Yazılması yasak o anları, tenini, sesini, gözlerini; dokunuşunu, söyleyişini, inleyişini; susuşunu, bakışını ve ellerini yazardı. Ve öyle ki, ömrümü ömrüne katasım gelen kadın, eskiden yazılmış bütün iki isimli aşk hikayeleri unutulur, ne Kerem’in çölü, ne Ferhat’ın suyu, ne Yusuf’un çığlıkları hatırlanır; artık sadece ve sadece benim sensiz gecelerde kendime söylediğim şarkılarım hatırlanırdı.
Bir insan eriyebilseydi can, eğer eriyebilseydi; bundan sonra tarih sadece bizi yazardı.
26 Nisan 2011 Salı
12 Nisan 2011 Salı
“İsmi, boyuna benzeyen kadın güzel kadındır”*
yatağıma incecik uzanır adın
yıldızlardan düşer bir ışık
gözlerinde söner
benim elim ayağıma dolaşır kadın
uzayıp gider geceye adın
içinden yeşil nehirler akan
çok sarp bir yar gibi
düşmeye korktuğum gözlerin var kadın
yanağımı cama dayayıp
arınmaya çalışır gibi sıcaklığımdan
kaçıyorum senin sıcaklığından
dün günlerden hiç idi
ve ben adını okudum bir kitapta
boyun gibi ince uzun ve sen gibi kokusuzdu
yıldızlardan düşer bir ışık
gözlerinde söner
benim elim ayağıma dolaşır kadın
uzayıp gider geceye adın
içinden yeşil nehirler akan
çok sarp bir yar gibi
düşmeye korktuğum gözlerin var kadın
yanağımı cama dayayıp
arınmaya çalışır gibi sıcaklığımdan
kaçıyorum senin sıcaklığından
dün günlerden hiç idi
ve ben adını okudum bir kitapta
boyun gibi ince uzun ve sen gibi kokusuzdu
* "semazem sözleri"nden
5 Nisan 2011 Salı
yağmuy
her yağdığında
seni hatırlayacağım
sen ne olursan ol
camımdaki her çizik
sen ister öp ister öpme
illa ki canımı acıtacak
inadına koyacağım bizim şarkılarımızdan birini
ya da o an çalan o şarkıyı ekleyeceğim bizimkilere
sonra ardarda dinleyip
seni özleyeceğim
ne olursan ol
her yağdığında seni hatırlayacağım
dışımdan olmasa da
içimden en azından "yağmuy" diyeceğim
sonunda bir gün ben de yağmuy olup
seni ıslatacağım
seni hatırlayacağım
sen ne olursan ol
camımdaki her çizik
sen ister öp ister öpme
illa ki canımı acıtacak
inadına koyacağım bizim şarkılarımızdan birini
ya da o an çalan o şarkıyı ekleyeceğim bizimkilere
sonra ardarda dinleyip
seni özleyeceğim
ne olursan ol
her yağdığında seni hatırlayacağım
dışımdan olmasa da
içimden en azından "yağmuy" diyeceğim
sonunda bir gün ben de yağmuy olup
seni ıslatacağım
Kaydol:
Yorumlar (Atom)
uykusuzluk üzre yazılmıştır 1
gözümden akan uyku nereye kaçtın madem kaçacaktın ben neden yattım sen kaçıp gidince ben bana kaldım gökte yıldızları sayar dururum kapadın ...
-
Malafa, Hakan Günday’ın yazdığı Doğan Kitap’tan yayımlanmış bir eser. İçinde kullanılan bir çok kelime belli bir jargona ait ve bilinmeyen ...
-
takvimin obirinde aylardan nisan iken ikibinonikide ebcedini düşürdüm ay altında bu şehre artık seni benden gayri kim bilirse bilsin kim kok...
-
gözümden akan uyku nereye kaçtın madem kaçacaktın ben neden yattım sen kaçıp gidince ben bana kaldım gökte yıldızları sayar dururum kapadın ...